Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaPortalliAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 İslamiyeti duymayanlar mes'ul olurlar mı?

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
osman_baba
Moderatör
Moderatör
osman_baba


Mesaj Sayısı : 1509
Yaş : 43
Katildigi yer : Ultraslan, Eski açik
Kayıt tarihi : 23/08/07

İslamiyeti duymayanlar mes'ul olurlar mı? Empty
MesajKonu: İslamiyeti duymayanlar mes'ul olurlar mı?   İslamiyeti duymayanlar mes'ul olurlar mı? Icon_minitimeSalı 28 Ağus. 2007, 15:31

? İslâmiyeti duymayan, duymadıkları için de haram-helâl bilmeyen gayr-i müslimlerin durumu nedir? Bunlar Cennetlik mi olacaklar, yoksa Cehennemlik mi?
? İslâmiyeti duymayan gayr-i müslimleri iki bölümde mütalâa etmek gerekir. Biri, İslâm?dan önce yaşadıkları için duymayanlar. İkincisi de, İslâm?dan sonra yaşadıkları halde tebliğ vaki olmadığı için duymayanlar.

Gerek İslâm?dan önce yaşadıkları için, gerekse İslâm?dan sonra yaşadıkları halde kendilerine tebliğ vakî olmadığı için İslâm?ı duymayanlar, haram-helâlı bilmemekte mazur oldukları gibi, İslâm?ın ibadet ve itaat hükümleriyle de mükellef olmazlar. Bunda hem Hanefî, hem de Şafiîler müttefiktirler. Nitekim İsra sûresinde Rabbimiz:
? Biz Peygamber göndermediğimiz kavme azab etmeyiz! buyurmuştur.

Demek ki, kendilerine tebliğ vaki olmayan insanlar, âhirette azaba uğramazlar. Çünkü azab mükellefiyetin terkinden doğar. Mükellefiyet ise tebliğ ile vaki olur. Tebliğ vaki olmayınca mükellefiyet de vaki olmaz. Mükellefiyet vaki olmayınca terki de bahismevzu olmaz ki, suçlanıp azaba uğrasın.
Bu bakımdan gerek İslâm?dan önce, gerekse İslâm?dan sonra İslâmiyeti duymadığı için İslâmî hayat yaşamayan, habersiz insanlar, âhirete azaba uğramazlar.

Ancak, bunlar bir Allah inancına sahip olmaları lâzım gelir.
İşte bu hususta Hanefiler derler ki:
? İnsandaki akıl melekesi kendini ve kâinatı yaratanı bulmasına kâfî gelecek güçtedir. Bu bakımdan kendilerine tebliğ vaki olmayanlar hiç olmazsa Allaha inanmaları gerekir. Allah?a inanmamışlarsa bundan mes?ul olurlar. Şafiî âlimleri de derler ki:
? İnsan aklı tek başına Allah inancını bulacak güçte olmayabilir. Allah?ı da tebliğle, ikaz ve irşadla bulmak mümkündür. Bu tebliğden mahrum kalanlar ise mes?ul olmazlar. Demek Şafiîler hiç mes?uliyet yüklemezler.
Bu hususta bir tasnif yapan İmam-ı Gazalî Hazretleri de şöyle der:
Peygamberimizin gönderilmesinden sonra yaşayan insanlar üç sınıfa ayrılırlar:
Birinci sınıf:
? Peygamberimizin davetini hiç duymamış, kendilerine düşündürücü bir tebliğ vaki olmamıştır. Bunlar Cennetliktirler. Afrika ormanlarında dünyadan habersiz yaşayan kabileler gibi.

İkinci sınıf:
? Peygamberin davetini duymuş, tebliğini işitmiş, ikaz ve irşadçıya muhatap olmuştur. Fakat inanmamıştır. Bunlar Cehennemliktir. Bugünkü medeni gayr-i müslimler gibi.

Üçüncü sınıfa gelince:
? Bunlar da Peygamberimizin davetini duymuş, ikazını işitmiş, ancak, kendilerine Peygamberi kötü insan, yalancı kimse gibi göstermişler, inanmalarına engel olmuşlardır.

Tıpkı bizim Deccali işitip de ürküttüğümüz gibi Peygamberden ürkütüp uzaklaştırmayı esas almışlardır. Böylesine kötü telkinle tanıdıkları Peygamberimize inanmayan bu insanlar da mes?ul olmazlar. Çünkü mâruz kaldıkları yalan telkin, onları düşünüp, aramaya sevketmemiş aksine peşin hüküm verip redde sebeb olmuştur. Bunların Cennete girebileceklerini Gazalî Hazretleri ümid ettiğini ifade etmiştir.

Biz bu tasnifi şöyle bir ifade ile te?yid ve tarif edebiliriz:
? İnsanlar imkânları nisbetinde mükelleftirler. Tebliğ ve irşada ne kadar muhatap olmuşlarsa o nisbette mükellef ve mes?uldurlar. Nitekim cami yanındaki bir evde günde beş vakit ezan dinleyen biriyle, Hristiyan bir ülkenin ücra bir köyünde kilise çanı dinleyen biri aynı derecede mes?ul olmaz.
Birinde her gün beş vakit ikaz ve irşad var. Diğerinde ise belki de ömürde bir defa ikaz ve irşad yok. Hattâ tam aksini telkin ve te?sir bahismevzudur.
Elbette İlâhî huzurda ikisinin de mazereti aynı olmayacaktır. Beş vakit ezan dinleyenle aynı şekilde çan sesine muhatap olan müsavi sayılmayacaktır.
Anlaşılan odur ki, gerek İslâm?dan önce, gerekse sonra olsun kendileri İslâmî tebliğe muhatap olmayanlar, Allah indinde mes?ul olmayacaklardır. İslam?ın ihmal ettikleri emirlerinden dolayı suçlanmayacaklardır. Bunda Hanefî ve Şafiî âlimleri müttefiktirler. Ancak Hanefî âlimleri sadece Allah?ın varlığını ve birliğini bulmaları lâzımdır, bulmazlarsa akıllarını kullanmamış olacaklarından, Allah?ı bulmayıştan mes?ul olurlar, demektir. Tebliğ vaki olduğu halde ihmal edenler ise vaki olan tebliğ ve ikazın derecesine göre mes?uliyetleri çoğalır, âhiretteki azabları ziyadeleşir.
Denebilir ki, aya insan gönderecek ilim ve kültüre sahip olan Avrupa Hristiyanları her gün dinledikleri radyo ve seyrettikleri televizyonlarla İslâmi tebliğ ve ikazdan mahrum olduklarını söyleyemez, mazeret ileri süremezler. Bunların büyük çoğunluğu, İslâm?ı duymuş, Âhirzaman Nebîsi hakkında bir yazıya, fikre muhatap olmuştur. Bunlar kendilerini ?Tebliğ vaki olmayan topluluğa azab da olmaz? hükmü içinde kabûl edemezler.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.realturko.com
 
İslamiyeti duymayanlar mes'ul olurlar mı?
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Türk Islam kültüru :: Din ve Sohbet-
Buraya geçin: